Ayakkabılar
Komşumuzun bir kızı var. Adını sizlerle paylaşmaktan bile çekiniyorum, bağışlayın beni.
Komşumuzun bir kızı var. Adını sizlerle paylaşmaktan bile çekiniyorum, bağışlayın beni.
Bir bayram günü daha başladı....
Rodin’in insanı, gündelik hayatımızın varoluşu sorgulanmadan geçirdiğimiz bütün anları, dalgınlığın gerçekte kurtuluşumuz olduğunu gösteriyor… Dürer’in melankolik figürü, buna karşılık bir ruh halini yansıtıyor. Düşüncelerinin ağırlığı değil onu dibe çeken, duygu atmosferine çökmüş kapkara bir güneş yüzünden iniyor aşağıya; bu yapıya sahip insanların kolay kolay yukarılara dönemediklerini biliyoruz.
Doğru; sanatçı ve halk arasında bir çatışma var. Oysa bu çatışma gâh proleterci siyasi kesimlerce, gâh burjuva sanat tüccarlarınca menfaat aracı haline getirilmeseydi inanın bana, sanatçı ve halk kardeşçe geçiniyor, tüm anlaşmazlıklarına rağmen aşıklar gibi sevişiyor olacaklardı.
Sanat olgusunun varlığını kavramanın en doğru yolu, sanat eserini çözümlemekte yatmaktadır. Bu konuya karşı XX.yüzyıl başlarında ilgi uyanmaya başlamış ve 1915 yılında Heinrich Wölfflin ve sonrasında Erwin Panofsky ile gelişerek devam etmiştir.
“Estetik nedir?” sorusu bu konuda araştırma yapan birçok araştırmacı tarafından cevaplanmaya çalışılmıştır. Estetik kelimesi karşılığı olan tanımlamanın iki farklı boyutundan söz etmek mümkündür. a)Nesnel boyutu b)Teori boyutu
İçinde yaşadığımız günlerde (hatta yıllarda) en çok tartışılması; gündemde olması gereken bu kavramlar, ne yazık ki hep es geçilmektedir... Tam da bugünlerde bu kavramları anımsamakta; kapsamlarını, içeriklerini hatırlamakta büyük yarar var diye düşünüyorum... Bu nedenle biraz didaktik de olsa, bu kavramları deşmeye çalışacağım.
Günümüz sosyal yaşamı içerisinde, ister istemez moda denen olgudan, çeşitli medya iletişim araçları aracılığı ile etkilenip, bu etkilerin sonuçlarını somut anlamda isteyerek veya istemeyerek bedenimiz üzerinde “Tekstil Ürünü-Giysi” olarak taşıyoruz.Bu bütünlüğün primitif dönemle olan ilişkisi...
Evvelâ şunu kabul etmek gerekiyor: Trabzon basını yerel değerler taşımıyor. İşin aksi gibi ulusal ya da evrensel de olamıyor Trabzon’daki basın. Yalnızca basın kurumlarının taşıdığı isimler yerel çağrışımlar yapacaktır bizlere, ki dış görünüşe dayanan böylesi tavırlar da bir anlam ifade etmezler.
Geçenlerde önemli bir gazetenin ilk sayfasında “Herşey imaj” gibisinden bir “manşet” atılmıştı. “Önemli olan ne, nasıl olduğun değil nasıl göründüğün, insanların seni nasıl bildiğidir” demek istenmişti. Böylece çağımız kültürünün kısa bir tanımı da yapılmıştı. İki açıdan ilgimi çekti bu “mesaj”...