Makaleler Makale ve Araştırmalar Makaleler Çağdaş Türk ve Batı Resminde Geleneksel Halk Sanatlarından Etkiler
Makale Başlığı: Çağdaş Türk ve Batı Resminde Geleneksel Halk Sanatlarından Etkiler

Çağdaş Türk ve Batı Resminde Geleneksel Halk Sanatlarından Etkiler

Yazar: Dr. Hülya Karoğlu • Eklenme Tarihi: 08.10.2006 • Görüntüleme: 10.251

Özet:
Bu araştırmanın amacı, Türklerde yüzyıllar boyu yapıla gelen ve gelişen geleneksel, bize ait olan halk sanatlarımıza sahip çıkarak, çağdaş resim sanatına gerek motif gerek biçim ve gerekse kompozisyon açısından etkilerini ve resimde milli bir karakter oluşturma çabasına katkılarını ortaya koymaktır.

Kelimeler:
çağdaş, türk, batı, resim, geleneksel, halk, sanatları, etkileri

Özet :
Bu araştırmanın amacı, Türklerde yüzyıllar boyu yapıla gelen ve gelişen geleneksel, bize ait olan halk sanatlarımıza sahip çıkarak, çağdaş resim sanatına gerek motif gerek biçim ve gerekse kompozisyon açısından etkilerini ve resimde milli bir karakter oluşturma çabasına katkılarını ortaya koymaktır.

Biçim, motif, kuruluş (kompozisyon), renk açısından, dönemlerine ait süsleme disiplinleriyle, tekniğine göre bazen farklılıklar, kimi zaman da benzerlikler gösteren, zengin bir sözlük oluşturacak motif çeşitliliği içinde sunulan geleneksel halk sanatları, çağdaş resim sanatının kimi örneklerinin motif ve kompozisyonlarıyla, benzer nitelikler gösterdiği, incelenen örneklere dayanılarak söylenebilir. Bu durumda bu sanat dallarının bazı dönemlerde birbirini etkilendiğini, benzer form ve bezemelerin kullanıldığını, benzer düzenlemelere gidildiği sonucunu ortaya koymaktadır. Ayrıca Türk Resim Sanatının kaynaklarının, gelenksel sanatlarda aranılması gerektiğini pek çok uzman ifade etmiştir.

Çağdaş Batı Resim Sanatı tarihi incelendiğinde eski kaynaklardan yararlanma anlayışının etkin olduğu anlaşılmaktadır. Ancak bu yaralanma, doğrudan bir alıntı değil, özde saklı olan bir düşüncenin yeniden yorumlanması şeklinde olmuştur.


Giriş :
Üç kıtaya birden yayılan Türk milletinin geniş bir tarihi ve kültürü ile birlikte kendine has zengin bir sanatı vardır. Orta Asya’da tarih sahnesine çeşitli adlar altında devletler kuran Türklerin ilk sanat eserleri burada kendini gösterir. İslam öncesi ve sonrası olmak üzere iki ana devreye ayrılan sanatımızın ilk devrine ait motifler milli kültür ve folklörün etkisiyle gelişmiş; İslamiyet’in kabulünden sonra da bu kültürün etkisiyle daha zengin hale gelmiştir. İslam dininin kabul edilmesiyle bu dinin kültür çerçevesi içerisine giren Türklerin müşterek İslami motifleri benimsemeleri, hatta onlara kendi renklerini vermelerinin yanında İslam öncesi devre ait eski sanat geleneklerini de terk etmediklerini görülür. Bu durum Türk sanatının hiçbir zaman milli vasfını kaybetmediğinin bir delilidir.[1]

Genel olarak değişik varyasyonları Türk halk el sanatlarında kullanılan ve motiflerle oluşturulan, Türk süsleme sanatlarına bir göz gezdirilecek olursa, çoğu el sanatında kullanılan motiflerin zengin bir sözlük oluşturduğu görülür. Türk halk sanatçısının yüzeyler ve hacimler hakkında derin bir ahenk anlayışı vardır. Oluşturduğu kompozisyonlarda çoğunlukla yüzeyi tamamen süs motiflerine boğmaz, kontrastlar yoluyla en iyi etkiyi yaratmaya çalışır. Süsleme sanatlarının itibar görerek gelişmesinin bir sebebini de Celal Esat Arseven, Türk süslemelerini anlattığı bir yazısında; bütün Müslüman halklarda olduğu gibi Türklerde de insan ve hayvan figürlerinin yasak edilmesinde buluyor. Dar bir alanda sıkışıp kalan sanatçının hünerli bir insan haline gelerek durmadan yeni süs motifleri ürettiğini ortaya koyuyor.[2]

Bedri Rahmi,halk sanatları ve geleneksel sanatlar, nakışlar hakkında fikirlerini açıklarken şu görüşleri ileri sürmüştür. “Bizim memleketimiz nakış bakımından eşine az rastlanan bir zenginlik gösterir. Nakış kundaktan mezar taşına kadar bizimle beraberdir. Dinimizin resmi yasak etmesi yüzünden hıncımızı nakışlardan almışız. Resim yasak, heykel yasak elimizde kala kala bir nakış dünyası kalmış, fakat biz de resim ve heykel tadını nakıştan çıkarmak için öylesine nakışlar yapmış, öylesine nakış cennetine dalmışız ki, bugün bu zenginlik karşısında insanın neredeyse ’isabet olmuş’ diyesi geliyor.” Resim ve heykelin yokluğu pahasına süsleme sanatı kollarının çoğunda bütün dünya sanatçılarını şaşırtan bir açıklığa, bir sadeliğe ve bu sadelik içinde sonsuz bir zenginliğe ulaşılmıştır. Büyük bir güvenle söylenebilir ki; geleneği ve malzemesi yüzde yüz bu memleketin harcı olan herhangi bir süsleme sanatı parçası tam anlamıyla bir sanat eseridir. Bir Türk çinisi, bir Türk kilimi, bir yazma, bir tahta oyma, sanat eserinde bulunması şans olan bütün özellikleri taşır. Bugünün resmi süsleme sanatlarına doğru gitmektedir. Türkiye’deki süsleme sanatı örneklerine alıcı gözüyle bakılacak olursa, bugünün resmini yabancı kalınmaz, onu görünce yadırganmaz.[3] Türk sanatçıları islamlaşma süreci içinde bir yandan da çizgi dilinin geniş uygulama olanaklarını denemişlerdir. Bu geleneksel bir dildir ve onlara motif klişelerini yeniden yorumlayabilecekleri bir yetenek ortamı sağlamıştır.[4] Geleneksel sanatlardan stilizasyon, biçim, renk açısından faydalanmayı öneren Nurullah Berk’de bir yazısında ; son yılların en önemli kaygısının bir ‘Türk Resmi’ yaratmaya çalışma endişesi içinde olduğunu ve resim sanatımızın kendine has bir karaktere bürünmesi için ‘Milli’ hüviyete hangi yoldan varılacağını merak ettiğini belirtmiştir Bu yola ulaşmak için realizm mi, halk sanatı mı, folklorik araştırmalar mı ya da mücerret sanatın esrarlı metafiziği mi gerekli sorularını yöneltmiştir[5] Sanatçının bu sözlerle asıl gayesi, geleneksel halk sanatlarından, resim sanatında faydalanmanın Türk resminin milli bir karakter kazanmasına zemin hazırlayacağını vurgulamaktır. .

Geleneksel Halk Sanatlarındaki Süsleme Motiflerin Resme Yansıması :
Bilindiği gibi tarihin erken dönemlerinden günümüze kadar akıp gelen halk sanatları, bu uzun sürecin birikimlerine bağlı olarak, giderek çeşitlilik göstermiş ve zengin bir sözlük oluşturmuştur. Tarihin belirlediği bilinen doğrular ışığında Türk toplumunda çok farklı coğrafyalarda, değişik ancak aralarında kan bağı bulunan kültürel ürünler ortaya koymuşlardır. Tarihin alacalı dönemlerinden Orta Asya’dan başlayıp batıya doğru yayılan uzun bir serüven panoramasında ele geçen bulgular, halk sanatları arasında önemli değerler taşımaktadır. Henüz tanımında bile ortak bir paydada buluşulamayan bu kültür ve sanat eserlerini genel olarak halk sanatları veya zenaate dayalı el sanatları adı verilmektedir. “Halısından kilimine, heybesinden günlük kullanılan eşyasına kadar, hemen hemen her alanı kapsayan süsleme ve el sanatları örnekleri insanın doğayla olan ilişkisinin yansıması şeklinde ortaya çıkan, bazen yorumlar, kimi zaman da ilginç stilizasyonlara varan bir anlatım çeşitliliği sunar. Bunlar sade, yalın, geometrik bitkisel biçimlerde, mükemmel bir renk armonisi ortaya koyarlar. Geniş coğrafyanın renk renk ilkbahar çiçekleri, hayvanları ve diğer nesnelerin resimsel stilizasyonlarını yansıtırlar. Bu motifler Anadolu insanının, ruh derinliklerinde yoğrulan özlemlerin, sevdaların acı ve kederlerin görsel anlatımlarıdır. Halk sanatı hayatın içinden gelen ve hayatı anlamlaştırarak güzelleştiren, halkla iç içe yaşanan sanatlardır”[6].

Geleneksel Halk sanatları birer sanat faaliyeti olarak değerlendirilebilir. “Sanat faaliyetlerinin birçok tanımı yapılabilir, bu tanımların ortak tarafı, ahenk düzen birlik, değişiklik gibi evrensel ilkelere bağlı kalınarak yeni bir mikrokozmoz yaratma çabasıdır.”[7] [8]

Halk sanatı türlerinde plastik anlatım ve biçim verme eylemi bir taraftan uzun tarihi deneyimlere, diğer taraftan inanç sistemlerinin-dinin belirlediği hayata bakış açısının doğrultusunda gelişmiştir. Özellikle islam inancının vahdet-i vücut anlayışında, çokluk içinde biri vurgularken, bu anlayışın tüm halk sanatı türlerinde yansıması kaçınılmaz olmuştur.

Bedri Rahmi süsleme sanatlarının çağdaş resim sanatına etkisini bir yazısında şöyle anlatıyor: “Nakış yalnız kilimden değil, çinilerden, yazmalardan, minyatürden öbek öbek havalandılar ve bir daha kendi yerlerine konmadılar. Resim çerçevelerini beğendiler.” Bedri Rahmiye göre :Nakışların süsleme eserlerden kalkıp resim sanatına konu olmaları XIX.yüzyıl sonlarında başlamıştır. İlk defa süsleme eserlerden kalkıp resim dünyasına maledilen motifler, Çinden, Japondan gelmişlerdir. Daha sonra resim sanatına Türk, Acem, Arap, Hint motifleri akın etmişlerdir. Vahşi kabilelerin Colomb’dan önceki Amerika yerlilerinin, Afrika çöllerinde kaybolmuş aşiretlerin nakışları tamtamları, dümbelekleri, acayip naraları fırıl fırıl dönmeye başlamışlardır. Özellikle sonuncu toplulukların nakışları baskın çıkmıştır. Çünkü bu nakışlar beraberlerinde acayip sesleri de getirmişler, hem resmi hem de müziği etkilemişlerdir.[9]

‘Avrupa Resminde Gerçek Duygusu’ adlı kitabında yazar, Avrupalı sanatçiların yapıtlarında halk sanatlarından esinlenmeler olduğunu ,eski nakışlarımızın onları etkilediklerini öne sürerek ‘...Koca Avrupa bula bula bizim eskilerimizi, bit pazarına dökülmüş suretli suretsiz insanı insana, ağacı ağaca benzemeyen çizgi oyunlarını mı buluyordu? Gerçekten bir çok yeni resimler bizim Karagöz figürlerine, minyatürlerin gölgesiz renk dünyasına, her şeyi hendesileştiren kilim motiflerine, kelimelerin manalarından sıyrılıp ruhani bir nakış haline gelen eski yazılarımıza ne kadar yakın görünüyordu...’ [10]demektedir

İşte bugünün resminde birçok resim meraklısını şaşırtan bir nakış saldırısı gündeme gelmiştir. Çin ve Japon motifleri H. Toulose Lautrec’in bazı resimlerinde figüran olarak gözükmüşler, daha sonra figüranlıktan çıkarak sanatçının bazı işlerinde başrolü oynamaya başlamışlardır. Lautrec’in birçok eseri doğrudan doğruya Çin panosunun sanat anlayışına bürünmüştür. Bu anlayış süslemeyle ilgili bir anlayıştır. Nakış ne kadar doğulu ise, ışık o kadar batılı olmuştur. Lautrec’den sonra nakış dünyasını sırayla Seurat, Van Gogh, Cezanne, Rousseau, Matisse, Dufy, Picasso, Bonnard benimsemişlerdir. Bundan sonraki kuşak Bedri Rahminin yaşındaki ressamların kuşağıdır ve nakış o günün resminde gitgide daha açık bir şekilde belli olmaktadır.[11]

El sanatları örneklerinde hakim düzen ve olağanüstü renk armonileri öteden beri bilinmekle beraber, çağdaş resim sanatının kendine yeni bir anlatım yolu bulmak için yararlandığı vazgeçilmez bir kaynak olmuştur. Çağdaş Türk resminde 1930’lu yıllarda başlayıp 1940’larda yaygınlık kazanan ve 1950’li yıllarda güçlü bir olgu olarak kendini belli eden yerel değerlerle beslenebilme anlayışı giderek önem kazanmıştır. Bu noktada çağdaş Türk resminin kaynaklarının geleneksel sanatlarda aranılması gerektiği pek çok uzman tarafından ifade edilmiştir. [12] [13] [14]Bu sonucu hazırlayan yazar, düşünür ve felsefeciler olmakla beraber, sanat manifestosunun vazgeçilmez ilkesi olarak benimseyen güçlü sanatçılarımız da olmuştur. Plastik anlatıma yeni bir yorum getiren Nurullah Berk, Anadolu yörük hayatına yönelen Turgut Zaim[15], halk nakışları ve yazmalarından kendine bir ufuk yaratan Bedri Rahmi gibi pek çok sanatçı hep bu kaynaklardan yararlanmanın yollarını aramışlardır. Ayrıca bu benzer etkiler minyatür resimlerinde de görülmektedir.

Çağdaş .batı resminde de benzer girişimler olduğu bilinmektedir. Resimde yeni bir çıkış ve boyut yaratmak isteyen kimi batılı ressamlar, biçimsel anlatımın ulaşacağı nihai sonuç olmasa bile sanatlarına ilham ve plastik zevk zenginliği katmak için, kimi yerli ve geleneksel kültürü yaşatan coğrafyaları gezip görmüş ve incelemişlerdir. Halı, kilim, cicim, sumak, yazma, hat, minyatür, çini, ahşap ve taş oyma gibi çok değişik teknik ve uygulama alanlarındaki örnekleri inceleyerek, çağdaş batı resmine yeni bir çıkış noktası aramışlardır. Bu gerçeği Picasso başta olmak üzere Kandinsky, Klee, Matisse gibi sanatçılar itiraf etmişler ve eserlerine bunları yansıtmışlardır. Gauguen’i Tahiti’ye, Paul Klee’i, Picasso’yu Kuzey Afrika’ya götüren sihirli güç, bu bölgelerdeki saf ve güçlü anlatım biçimleri olmuştur. Doğunun egzotik ve oryantalist havası, batının kentleşme sürecini yaşayan ve makinalaşmanın baskısı altında bunalan sanatçı için bir ilham kaynağı olmuştur. İslam dünyası başta olmak üzere doğunun ritmik, parlak, saf ve değişik biçimsel anlatımları bu sanatçıların eserlerine bazen direkt bazen de dolaylı olarak yansımıştır.

Sonuç :
Batı resmi bir büyüteç altında incelendiğinde bazı sanatçılarda yerel, Türk İslam Sanatlarıyla ilişkilendirilebilecek biçimsel anlatım veya yorumlar bulmak mümkündür.

Günümüzde sanatçılar hem batılı anlayışları kabul etmekte, hem de kendilerine özgü sanat kişiliklerini geliştirmeye çalışmaktadırlar. Buradan hareketle dönemin bazı sanatçıları minyatür sanatına ve diğer geleneksel sanatlara ilgi duymaktadırlar. Burada iki nokta dikkat çekmektedir; Birinci nokta geçmiş kuşakların birikimlerinden faydalanılması gerektiği, ikinci nokta ise, Türk Resminin Dünya Sanatı’ndan bağımsız olarak varlık bulamayacağıdır. Ayrıca 21. yy. a girerken sanatçıların diğer ülke sanatlarından bağımsız bir gelişme göstermesi imkânsız görünmektedir.[16]

Çağdaş batı resim sanatı tarihi incelendiğinde, eski kaynaklardan yararlanma anlayışının etkin olduğu anlaşılmaktadır. Ancak yararlanma biçimi, doğrudan bir alıntı şeklinde değil, özde saklı olan bir düşüncenin yeniden yorumlanması ve şekil alması şeklinde olmuştur. Nitekim bugünkü sanatın başlangıcı doğu minyatürlerinin, el sanatlarının, Japon estamplarının, ilkel kavimlerin sanatlarının incelenmesi sonucunda ortaya çıkmıştır.[17][18]

Özellikle soyut resimde, Türk sanatının geçmişte “Mücerret”motif ve biçimlere sahip olan fikrin belirleyici olduğu, bu yüzden batı resminde yüzey araştırması yapan ressamların doğu ve Türk el sanatlarından, süslemelerinden yararlandığı ifade edilmektedir.[19]

KAYNAKÇA
ARSEVEN, Celal Esat, Türk Sanatı, Cem Yayınevi, İstanbul 1970 .
BERK, N.urullah., “Gazete ve Dergiler Arasında”, Varlık, S. 405, İstanbul Nisan 1954.
BİNGÖL, Yüksel.,”Geleneksel, Türk Halı-Kilim Sanatlarındaki Resim Unsurlarının Çağdaş Amerikan Sanatçılarının Eserlerine Yansıması”Türkiye’de ve A.B.D.de Çağdaş Plastik Sanatlara, H.Ü.Güzel Sanatlar Fakültesi Yayınları:6 Ankara 1988
BOYDAŞ, Nihat “İslâm Yazı Sanatında Plastik Elemanlar” , Yedi İklim, Kültür ve Sanat Dergisi, c. 8, Sayı 59, Şubat 1995, s.45
BOYDAŞ, Nihat Ta’lik Yazıya Plastik Değer Açısından Bir Yaklaşım, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul 1994 s. 81
DAL, Esin Yarar., “Onlar Grubu”, Boyut, Haziran 1984.
DRANAS, Ahmet Muhip., “İkinci Devlet Resim ve Heykel Sergisi”, Güzel Sanat Mecmuası, S. 4, Ankara 1940.
ELMAS, Hüseyin Çağdaş Türk Resminde Minyatür Etkileri, Konya Valiliği Kültür Müdürlüğü, Konya 2000, s. 159
EYÜBOĞLU, Bedri Rahmi., Resme Başlarken, Bilgi Yayınları:213, Ankara, 1986, s.359
GİRAY, Kıymet.,.’Türk Resminde Soyut Eğilimler ve 10’lar Grubu’ Türkiye’de Sanat, Sayı 12, Ocak-Şubat 1994
GÖKDERE, Engin., “Tokat Yazmaları”, Türk Tarihinde ve Kültüründe Tokat Sempozyumu, Gelişim Matbaası, Ankara, 1987
İBŞİROĞLU, M. Şevket-EYÜBOĞLU Sabahattin., Avrupa Resminde Gerçek Duygusu,. İstanbul, 1972.
KAROĞLU Alaybey, Türk Resminde Yerellik, S.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü , Yayınlanmamış Doktora Tezi, Konya 1995.
KAYA, Reyhan., Türk Yazmacılık Sanatı, İş Bankası Kültür Yayınları:140,Sanat Dizisi:15, Ankara 1974.
KOYAŞ, Erdoğan Ferit., AZAK, Gürbüz., Başlangıcından Bu Güne On Bin Türk Motifi Ansiklopedisi, İstanbul, 1983-1984.
TANSUĞ, Sezer., “Türk Resim ve Heykel Sanatı”, Anadolu Uygarlıkları Ansiklopedisi, c.6,Görsel Yayılar, 1982.
TEKCAN, Süleyman Saim., ‘Türk Resminin Sorunları’ Boyut, Sayı 52, Ankara,Şubat 1983.
TEPECİK, Adnan “ Bir Anadolu Ressamı Turgut Zaim, Kültür Sanat Dergisi, Sayı20, Aralık1993.
TOLLU, Cemal., “Cemal Tollu Anlatıyor”, Varlık, 15 Ağustos 1954.
TOPBAŞ, Mümtaz Turgut, “Çağlar Boyu Anadolu’nun Kültür ve sanat Merkezi: Tokat” Kültür ve Sanat, Ankara 1994.

--------------------------------------------------------------------------------
* S.Ü. Eğitim Fakültesi, Güzel Sanatlar Eğitim Bölümü, Resim İş Öğretmenliği Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi. Konya
[1] Erdoğan Ferit Koyaş, Gürbüz Azak, Başlangıcından Bu Güne On Bin Türk Motifi Ansiklopedisi, İstanbul, 1983-1984, s.1.
[2] Celal Esat Arseven, Türk Sanatı, Cem Yayınevi, İstanbul, 1970, s.204.
[3] Bedri Rahmi Eyüboğlu ,Resme Başlarken, Bilgi Yayınları 213, Ankara, 1986, s.129.
[4] Sezer Tansuğ, “Türk Resim ve Heykel Sanatı”, Anadolu Uygarlıkları Ansiklopedisi, c.6,Görsel Yayınlar, 1982, s.1071
[5] Kıymet Giray, ‘Türk Resminde Soyut Eğilimler ve 10’lar Grubu’, Türkiye’de Sanat, Sayı 12,Ocak-Şubat 1994,s.67
[6] Yüksel Bingöl”Geleneksel ,Türk Halı-Kilim Sanatlarındaki Resim Unsurlarının Çağdaş Amerikan Sanatçılarının Eserlerine Yansıması” Türkiye’de ve A.B.D. de Çağdaş Plastik Sanatlar, H.Ü. Güzel Sanatlar Fakültesi Yayınları:6, Ankara 1988, s.27
[7] Nihat Boybaş “ İslam Yazı Sanatında Plastik Elemanlar ”, Yedi İklim, Kültür ve Sanat Dergisi, c. 8, sayı 59, Şubat 1995, s. 45
[8] Nihat Boydaş Ta’lik Yazıya Plâstik Değer Açısından Bir Yaklaşım. Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul 1994 s. 81
[9] Bedri Rahmi Eyüboğlu, A. g. e., s.120.
[10] M.Şevket İbşiroğlu-Sabahattin Eyüboğlu, Avrupa Resminde Gerçek Duygusu, İstanbul 1972,s.7
[11] Aynı Eser, s.121.
[12] Ahmet Muhip Dranas, “İkinci Devlet Resim Heykel Sergisi”, Güzel Sanatlar Mecmuası, S. 4, Ankara 1940, s. 17.
[13] Nurullah Berk, “Gazete ve Dergiler Arasında” Varlık, S.405, İstanbul Nisan 1954,s.30
[14] Süleyman Saim Tekcan, “Türk Resminin Sorunları”, Boyut, S.52, Ankara Şubat 1983, s.34
[15] Tepecik Adnan, “Bir Anadolu Ressamı Turgut Zaim”, Kültür Sanat Dergisi, Sayı 20 Aralık 1993, s 54
[16] Hüseyin Elmas, Çağdaş Türk Resminde Minyatür Etkileri, Konya Valiliği Kültür Müdürlüğü, Konya 2000, s.159
[17] Cemal Tollu, “Cemal Tollu Anlatıyor”, Varlık, 15 Ağustos 1954, S.484, s.6.
[18] Alaybey Karoğlu, Türk Resminde Yerellik, S.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Konya 1995, s.141
[19] Esin Yarar Dal., “Onlar Grubu”, Boyut, Haziran 1984, s.3.