Makale Başlığı: Soyutlama ve Soyut

Soyutlama ve Soyut

Yazar: Yrd.Doç.Dr.Özand Gönülal • Eklenme Tarihi: 08.06.2009 • Görüntüleme: 9.807

Özet:
Soyutlama ‘özdeşleyim’ in, soyut ise ‘somutun’ karşıtıdır. Soyutlama, doğadaki nesneye insan varlığının kendisini dahil etmesinin karşıtı olarak, yine nesneden hareketle ama nesne dışında var olma çabasını ifade etmektedir.

Kelimeler:
sanat, soyutlama ve soyut, soyut resim, soyut sanat, özdeşleyim, yüksek benlik, soyut heykel, tin

SOYUTLAMA VE SOYUT

Soyutlama ‘özdeşleyim’ in, soyut ise ‘somutun’ karşıtıdır. Soyutlama, doğadaki nesneye insan varlığının kendisini dahil etmesinin karşıtı olarak, yine nesneden hareketle ama nesne dışında var olma çabasını ifade etmektedir. Soyutlama insan varlığının ilkel taklit tavrından kurtuluşunu ortaya koymaktadır. Ancak sanata ilişkin yaratma süreçlerinin erken dönemlerinde soyutlama tavrının egemen olmasına rağmen, Antik Yunan döneminden itibaren yerini natüralist bir tavra bırakmıştır.

İnsan varlığının soyutlama tavrının psişik özelliğinin temelinde dış dünya olayları karşısında duyduğu bir iç huzursuzluğun yattığı gözükmektedir. Bu huzursuzluk, dinsel nitelikli dürtülerin, dış dünyayı algılaması üzerinde etkileri sayesinde, soyutlama tavrı ile giderilmeye çalışılmaktadır. Böylece zorunlu ve değişmez şeylere bakarken insan varlığının genel olarak tesadüfiliğinden ve keyfiliğinden kurtulması gerçekleşmektedir.

Riegel, soyutlama tavrının temelini ısrarla eski uygar boyların sanata ilişkin yaratma süreçlerine dayandırmaktadır. Bu boylar, nesneleri karmaşık ve belirsiz olarak duyularıyla fark ederler. Bu fark ediş, dış dünyaya ait nesnelere ilişkin benzeştirme yaklaşımını sergilerler. Dolayısıyla onların çizdiklerinde doğaya ilişkin nesnelerin karakteristik özellikleri yansıtılır. Böylece doğaya bağlı olmalarına karşın, yaptıkları bir taklit değil, duyumların ifadesi olarak ortaya çıkarlar.

Wörringer’e göre, soyutlama iç tepisinde, kendi kendinden vazgeçme iç tepisinin gücü, benzeri olmayan daha büyük ve daha tutarlı bir güçtür. Soyutlama iç tepisi, burada özdeşleyim ihtiyacında olduğu gibi, bireysel varlıktan kaçma iç tepisi olarak değil de, zorunlu ve değişmez şeylere bakarken insan varlığının genel olarak tesadüfiliğinden , genel organik varlığın görünüşteki keyfiliğinden kurtulma iç tepisi olarak kendini gösterir.

Soyutlama sürecinde, dış dünyadaki nesnelerle bağlantılı bir karakterize etme tavrı egemen olurken, soyut ise doğadan tamamen kurtulmayı ifade etmektedir. Soyut kelime karşılığı olarak nesneden uzaklaşmaktır. Zaman zaman insan varlığının soyutlamanın iç tepisinin yarattığı bir sonuç olarak gösterilmektedir. Ancak sanata ilişkin yaratma sürecinde Kandinsky’nin anlık fark edişi ile resim uygulamalarında ortaya çıkmıştır. Bu fark ediş doğaya ilişkin nesnel gerçeklikten tamamen uzaklaşarak insan varlığının şartlanmışlıklarından kurtulma isteğinin göstergesidir.

Kandinsky’e göre soyut, insan varlığının iç dünyasının ifadesidir. Ancak bu iç dünya, insanın duygusal boyutu değildir. Tam tersine bu duygulardan tamamen uzaklaşarak, yüksek benliğin özgürlüğe kavuştuğu noktadır.

Soyut kelimesi genellikle sanat kelimesi ile birleştirilerek “soyut sanat” şeklinde kullanılır. Ancak sanat ne somuttur ne de soyut. Bir olgu olması dolayısıyla “sanat” yaşanılır bir fark ediştir. Bir başka boyutta varoluştur. Bu fark ediş yüksek benliktir ve bir başka boyutta var olan da “yüksek benlik” tir.

Aslında Kandinsky’nin kitabında sözünü ettiği teosofi akımının öngörüsü bu durumu açıklamaktadır. Buna göre insan duygularını aşarak en üst düzeye, tinselliğe ulaşabilir. Tinin belirginleştiği, duyularla algılanabildiği tek yer, sanata ilişkin yaratma süreçleri sonrasında ortaya çıkan nesnelerdir. Bu resim, heykel vb. nesneler olabilir.