Makaleler Makale ve Araştırmalar Araştırmalar Dünyada ve Türkiye’de Toplumcu Sanat Eğilimleri-6
Makale Başlığı: Dünyada ve Türkiye’de Toplumcu Sanat Eğilimleri-6

Dünyada ve Türkiye’de Toplumcu Sanat Eğilimleri-6

Yazar: Zafer Kalfa • Eklenme Tarihi: 15.08.2006 • Görüntüleme: 4.510

Özet:
Ülkemizde politik amaçlı sanat hareketleri,dünyadaki örnekleri kadar ses getirememiş ve onlar gibi kitleselliğe ulaşamamış olsa da sanatında siyasal olaylara,toplum sorunlarına yer veren bir çok sanatçı olmuştur.

Kelimeler:

*Türkiye’de Siyasal Sanat

Ülkemizde politik amaçlı sanat hareketleri,dünyadaki örnekleri kadar ses getirememiş ve onlar gibi kitleselliğe ulaşamamış olsa da sanatında siyasal olaylara,toplum sorunlarına yer veren bir çok sanatçı olmuştur.Cumhuriyet yıllarında Atatürk’ün ve onun halkla içiçeliğinin coşkulu bir üslup ile anlatıldığı resimler,o dönem sanatçıları için hem içsel bir tavır hem de- severek yerine getiriliyor da olsa- bir vazifeydi.Bu ‘vazife’ anlayışından başka tüm halk gibi sanatçılar da devrimin sevinci ve heyecanı ile hareket etmiş ve aslında politik bir amaç gütmeyerek yapmışlardır bu resimleri.O resimler,bir ülkede yaşanan devrimin yarattığı neşe ve coşkunun eserleridir.Tüm dünyanın etkilendiği bir olay karşısında sanatçıların ilgisiz kalması beklenemezdi elbette.Yani;o dönemin sanatçıları,mevcut düzene ve o düzenin yol açtığı olumsuzluklara tepki gösteren insanlar değil yeni kurulan düzenin alkışlayıcıları idiler.

İlerleyen dönemde Türkiye’deki ilk toplumsal sanat hareketi,Yeniler Grubu ile 1941 yılında,resim alanında gerçekleşti.Grubun üyelerinden Nuri İyem,köylü kadınların portrelerini yaparken Avni Arbaş,ağ ören balıkçıları,Kuvay-ı Milliyeciler’i resmetti.Bu resim topluluğunun konularını halkın içinden,onların yaşayışından aldığını gören Abidin Dino,hemen aralarına katıldı ve anlaşmazlıklar da böylece başladı.Grubun diğer üyeleri,halk arasından insanları ve o insanların oluşturduğu enstantaneleri boyarken amaçları,ülkemiz insanının güzel ve samimi yönlerini sıcak bir hava içinde yansıtmak,bununla beraber kültürel motiflerimize de sahip çıkılmasını sağlamaktı.Oysa;A.Dino,resim yolu ile net bir siyaset yapmak istiyordu.Grup,dağıldı.

Günümüzde sosyal ve siyasal konuları tuvallerinde değerlendiren iki önemli ressamdan söz edilebilir.Biri,popüler kültürün günlük yaşam içerisinde yarattığı çarpıklıkları ele alan Mustafa Pancar.Diğeri ise,siyasi kimliğini C.H.P’ne katılarak resmîleştiren ve hem yazıları hem de resimleri ile Kemalizm’in savunuculuğuna soyunan Bedri Baykam.Baykam,uzun süren Amerika macerasının ardından Türkiye’ye döndüğünde bir yandan modern sanatı bir yandan da Kemalist Devrimcilik’i yaymak için uğraştı.İslâmî yozlaşmanın ve feodal-bölgeci hareketlerin karşısına modern sanatın ve Atatürkçülük’ ün bayrağını aynı anda dikmesi,bu iki ideolojinin bazı ortak yönlerini göstermesi bakımından da dikkate değerdir.Kimi zaman, medyatik ve sansasyonel eğilimlere kapılsa da inatçı ve özverili çalışma hayatının önemli bölümünü emperyalizme karşı durarak sürdürdü.

Bugün halâ vatansever ve devrimci bir ruhla siyasetin içinde.Yenilikçi yöntemleri de sanatının en önemli özelliğini oluşturuyor.Bununla beraber,kuram ve uygulama bağlamındaki tutarsızlıkları da gözden kaçmıyor.

Müzik alanındaki siyasal eğilimlere göz attığımızda ise akla ilk gelen isim elbette Fikret Kızılok olur.Aslında Kızılok,sanatın ve siyasetin aynı anda içinde bulunmaktan çekinenlerin yakından tanıması gereken bir isimdir.Çünkü o,siyasal anlamda en sivri adımları da,özel yaşantısının en duygulu ve güzel yansımalarını da müzik yolu ile sunmuş ender bir sanatçıdır.

Öyle ki; ‘Gecenin Tam Üçünde’ adlı şarkısı ile kişisel sıkıntılarını,kendine ait dünyanın buhranlarını en iyi şekilde anlatırken ‘Devrimcinin Güncesi’ albümünde de politik bir yolda müzik aracılığı ile yürümüş ve sanatçının politik meselelere eğilmesinin ondaki kişisel ve biricik değerlere zarar vermeyeceğini en iyi şekilde göstermiştir. ‘Devrimcinin Güncesi’,Mustafa Kemal’in Kurtuluş Savaşı sırasında yaşadıklarını,düşündüklerini masalsı ve destansı bir dil ile anlatırken müzikal bir belge olma özelliğine de sahip. 

O yıllar ve Atatürk,bu albüm sayesinde daha iyi anlaşılıyor ve insanın belleğinde kalıcılık kazanıyor.Devrimci ve Kemalist çizgisinden hayatının hiçbir döneminde sapmayan Fikret Kızılok,Kurtuluş Savaşı’nın kültürel gelişimini de anlattığı bu albümünün dışındaki başka çalışmalarında toplumdaki sosyal çelişkilere de değinmiş ve özellikle entelektüel kesimi alay konusu haline getirmiştir.Fakat onun bu tavrı,Rusya’da yaşanan modern sanat gelişmelerini ‘küçük burjuva’ hareketi olmakla suçlayan sanatçılarınkinden daha farklı ve anlamlıdır.Türkiye’de uzun bir zaman tartışılan ve bir türlü sonuçlanmayan aydın-halk çatışmasının bir yorumudur Kızılok’ un yaptığı.

1993 yılında gerici bir ayaklanma sonucu gerçekleşen ve tarihe ‘Sivas Katliamı’ olarak geçen olay,Türkiye için siyasal bir sorun halini aldığı kadar ülkenin kültür değerlerine de indirilen bir darbe niteliğini taşıyordu.Paris’te 1871 yılında yaşanan olayı anımsayalım.Ressam Courbet öncülüğünde bir sanat komitesi kurulmuş ve bu sayede toplumsal bir muhalefet başlatılmıştı.Ardından bu aydınlanma hareketi,kanlı bir şekilde bastırılmıştı.Sivas’ta yaşanan olayın Paris’teki ile benzerliği şu şekildedir:Yozlaşmaya,dini baskılara karşı halkın bilinçlenmesi için şiiri ve sazı ile mücadele veren ozan Pir Sultan’ın adını taşıyan bir dernek,aynı anlayışla 2 Temmuz günü Sivas’ta bir kültür-sanat etkinliği düzenledi.Yazar,karikatürist,tiyatrocu ve ozanların katıldığı bu etkinlik,şeriatçı insanların saldırıları üzerine yarıda kesildi ve katılımcı sanatçılar konakladıkları Madımak Oteli’ne sığındılar.Oteli kuşatan yaklaşık yedi bin kişilik şeriatçı topluluk,oteli saatlerce taşladıktan sonra ateşe verdi ve içeride bulunan otuz üç sanatçı,hayatını kaybetti.

Bu olay,sanat yolu ile toplumsal bir bilinçlenme girişiminin bilinçsiz toplum tarafından engellenmesi gibi absürd ve aynı zamanda trajik bir olguyu ortaya koymuştur.

Türkiye’deki siyasal sanat çalışmaları arasında en önemli yeri kuşkusuz Yılmaz Güney’in filmleri alır.Sanatın araçları ile sosyal ve siyasal meseleleri irdelerken en seviyeli ve en ciddi ürünleri ortaya koyan Yılmaz Güney’i sinema oyuncusu olarak başladığı sanat hayatında üne kavuşturan,yazdığı ve yönettiği filmler olmuştur.Güney,Toplumsal Sanat’ın ülkemizdeki en çarpıcı örneklerini verirken ne halkın çıkarlarını ikinci sıraya atmış ne de sanatsal değerleri politik amaçlar uğruna feda etmiştir. “Filmler yaparken bir takım toplumsal sorumluluklar taşırız.Yani sözümüzü söylerken bu söylediklerimiz,şu gün,halkımızın içinde bulunduğu koşullara ters düşer mi,onları yanlış davranışlara iter mi...biz işte yalnızca bundan korkarız.”

Yılmaz Güney,bu düşüncelerden yola çıkarak yaptığı filmlerle hem yurt içinde hem de dışarıda çok büyük bir ilginin odağı olmuştur.

*

Sanatın insanlar üzerinde her türden etki sağlayabileceği,net bir gerçek olarak karşımızda duruyor.V.Van Gogh, “Bu kahvehaneyi öyle renklerle boyamalı ki insan,burada katil olabilsin”derken de bu görüşü doğrular nitelikte konuşuyor.Öyle ise sanat,bir psikolojik araç olarak kullanıldığı taktirde yalnızca tek bir bireyi değil toplumu da harekete geçirebilir.

Ülkemizin karanlık yarınlara büyük bir hızla sürüklendiği şu günlerde madem bu gidişe “dur”diyebilecek bir siyasetçi yok o halde vazife,sanatçılarındır.Çünkü sanatçı,doğayı izleme yeteneğinin verdiği birikimle toplumsal sorunları herkesten iyi görecektir.Sanatsal çabaların siyasi olumsuzluklar karşısında çözümleyici bir işlev sahibi olamayacağını düşünmek ve ucuz bir kibire mahkum olmak,siyasal baskıların da sanatı etkilemeyeceğini düşünme hatasını doğurur.Oysa;gerici ve feodal baskıların giderek ağırlaştığı bir ülkede bilim gibi sanata da yer yoktur.Emperyalizmin en gözde silahı olan post-modernizm ise sanatın içini boşaltmaktan başka hiçbir işe yaramamaktadır.İçi boşalan sanat,hem estetik değerlerinden ve bu değerlerin olumlu etkilerinden hem de toplumsal etkisinden sıyrılacaktır.

O halde sanat,estetik değerlerden ödün vermeden ama toplumsal sorunlardan da uzak durmadan-duramadan(!)- varlığını sürdürmeli ve bu düşüncedeki sanatçıların elinde kutsal bir silah gibi nesiller boyu taşınmalıdır.

Zafer KALFA

YARARLANILAN KAYNAKLAR

*Berna Moran,Edebiyat Kuramları Ve Eleştiri,İletişim Yayınları
*Devrimler Ve Kültür Tarihi Ansiklopedisi,Gelişim Yayınları
*Adnan Turani,Dünya Sanat Tarihi,İş Bankası Yayınları
*Sıtkı Erinç,Sanat Psikolojisine Giriş,Ayraç Yayınları