Ayazda İki Yürek
Bu sabah beni uyandırmadan işe gitti. Giyindiğini duydum, ama kalkmadım.
Bu sabah beni uyandırmadan işe gitti. Giyindiğini duydum, ama kalkmadım.
Küçük salonun fes renginde kalın, ağır perdeli penceresinden dışarı muhteşem, parlak bir suluboya levhası gibi görünüyordu. Saf mavi bir sema...
Bavulları hep toplu durmalı insanın... Bir gün telefonların hiç çalmayabileceği hesaplanmalı...
Sabah o sarışın tüm endamıyla kafası üzerimde uyuyordu ama bende garip bir tiksinti başlamıştı, banyoya girdim, çıktığımda uyanmıştı, derse geç kaldığımı söyleyip ayrıldım evden. Gün boyunca beni aradı, akşam yeniden çağırdı, tekrar gittim ama bu sefer özür dileyip ayrıldım evden.
Nipur’da Assurbanipal’ın kitaplığında ve Etilerin başkenti Boğazköy’de ele geçen Gılgamış destanı, eski doğu dünyasında yüzyıllarca tanınmış, her yerde yankılar uyandırmış, insanlığın ilk yazın örneklerinden biridir.
Her şeye boşver, dolu dolu yaşa.Madem ki bir aşkın var, ne güzel, tadını çıkar...
Ahırın avlusunda oynarken aşağıda, gümüş söğütler altında görünmeyen derenin hüzünlü şırıltısını işitirdik.
Buluştuğumuz gizli bahçelerden havalanıp göç ettiğinden beri, ilk kez yazıyorum sana. Çünkü, bir kez daha bir kuyrukluyıldız dünyayı sarıp sarmalayan uzay boşluğundan ışık saçarak geldi ve başımızı gökyüzüne kaldırmamıza neden oldu.
Biraz önce, gecenin dilinin altında uçarken bir şeye çarptım. Seninle yanyana getirdiğimiz kanatlarımızı ayırdığımızdan beri bir dalgınlık, bir yitiklik çökmüştü üstüme. Sanırım bu yüzden bir kuyrukluyıldıza çarptığımı, ancak her yanım ışık içinde kalınca anladım. Samanyolunun merdivenlerinden karanlığa yuvarlanan ışıklı bir topa dönüşmüştüm.
...burada yaşananları gören taşlar bile gözyaşlarını tutamadı.